Dünya Antibiyotik Farkındalık Haftası
09 Eylül 2023

Günümüzde antibiyotiklere   karşı    direnç  gelişimi oldukça endişe verici bir noktaya gelmiş ve çok ilaca dirençli gram negatif  bakteri infeksiyonlarının tedavisinde son seçenek olarak kullandığımız kolistine bile direnç gelişmiştir. Diğer yandan son dönemde tedavi alanına giren yeni antibiyotiklerin sayısı oldukça azdır ve direnç sorununun tedavide yarattığı sorunları çözme beklentisini de tamamıyla karşılayamamaktadır.    

Artık geçmişte olduğu gibi yeni bir antibiyotiğin kullanımı sonunda direnç gelişmesi ve yeni diğer bir antibiyotiğin tedavi alanına girmesi ve tekrar buna da direnç gelişmesi sonucu bir diğer yeni antibiyotiğin devreye girmesi dönemi kapanmıştır. Elimizde kalan antibiyotikleri çok daha dikkatli  kullanmamız yani iyi yönetmemiz  gereken bir dönemdeyiz.

Antibiyotik  yönetimine niçin ihtiyacımız var sorusunun yanıtını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

1.Çoklu antibiyotik dirençli ve tüm antibiyotiklere dirençli bakterilerin her geçen gün artması,

2.Çoklu dirençli bakterilerin neden olduğu infeksiyonlardaki yüksek mortalite,

3.Yoğun eğitim programları ve müdahelelere rağmen antibiyotiklerin uygun olmayan kullanımının yüksek oranlarda devam etmesi,

4.Son dönemde yeni antibiyotiklerin tedavi alanına girmesinde belirgin azalma,

5.Çoklu dirençli bakterilerin neden   olduğu  infeksiyonlara  bağlı hastanede yatış süresinin uzaması ve tedavi masraflarındaki artış,

6.Antibiyotik direncinin mümkün olduğunca azaltılması ve eldeki antibiyotiklerin mümkün olduğunca tedavi alanında kalabilmesi gibi nedenler sayılabilir. 

Antibiyotikler, diğer antibiyotiklerin etkinliğini azaltmak veya sekonder infeksiyonların gelişimini kolaylaştırmak gibi ekolojik etkilere sahiptir. Antibiyotik tedavisinin ekolojik etkileri "kollateral hasar" olarak tanımlanmıştır.   Üçüncü kuşak sefalosporinlerin, kinolonların ve karbapenemlerin   kollateral hasar yaptıkları birçok çalışmada gösterilmiştir. Antibiyotikler kullanıldığında, özellikle aşırı kullanılma ya da yanlış kullanılma durumunda  mikrobiyotayı değiştirirler ve sadece kullanılan antibiyotiğe karşı değil, aynı sınıftan olan veya olmayan birçok antibiyotiğe karşı bakterilerde direnç gelişmesine ya da dirençli bakterilerin seçilmesine neden olurlar.

Antibiyotik direncinin gelişiminde ve ortaya çıkmasında rol oynayan faktörler; antibiyotik kullanımı, infeksiyon kontrolü yetersizliği ve çevre(seyahat, sağlık turizmi, hayvanlarla doğrudan temas ya da hayvansal ürünler)  olarak özetlenebilir.

Antibiyotik kullanımı ile direnç gelişimi arasındaki ilişkiyi destekleyen gözlemlere aşağıdaki durumlar örnek verilebilir:

a.Antibiyotik kullanımındaki değişiklik direnç prevalansındaki değişiklikle paraleldir.

b.Önceden antibiyotik kullanımı dirençli bakterilerle infeksiyona neden olur.

c.Hastanelerde direncin en yüksek olduğu alanlar antibiyotik kullanımının en yoğun olduğu alanlardır.

d.Hastanın antibiyotik kullanım süresi arttıkça dirençli bakterilerle kolonizasyon insidansı artmaktadır.

e.Hastane infeksiyonlarında direnç toplum kökenli infeksiyonlara göre daha yüksektir.

İnfeksiyon gelişmeden önce yakın zamanda antibiyotik kullanan hastalarda gelişen infeksiyonlarda daha dirençli bakterilerle karşılaşma riskinin yüksek olduğu birçok çalışmada gösterilmiştir.

Antibiyotik direncinin ortaya çıkması ve yayılmasını önleyici stratejileri antibiyotik yönetimi ve infeksiyon kontrolü olmak üzere 2 ana başlıkta ele almak mümkündür. 

I.Antibiyotik yönetimi(Antibiyotik kullanımındaki stratejiler)

1.Antibiyotik kullanımının kısıtlanması,

2.Prospektif olarak, yazılan reçetelerin incelenerek geri bildirimde bulunulması,

3.Antibiyotik kullanımı ve direnç profiline dayanarak hastane formülerinde sınırlama veya kısıtlama,

4.Antibiyotik kullanımının klavuz ve protokoller kullanılarak yapılması,

5.Bilgisayar destekli programlarla antibiyotik kullanımı,

6.Gereksiz antibiyotik kullanımından kaçınmak(endikasyon varlığında antibiyotik kullanımı),

7.Uygun ve hızlı tanı yöntemlerinin kullanılması,

8.Uygun ampirik antibiyotik kullanımı(lokal epidemiyolojik bulgulara dayanarak uygun antibiyotik seçimi),

9.De-eskalasyon,

10.Tedavi sürelerinin kısaltılması,

11.Farmakokinetik/farmakodinamik parametrelerin dikkate alınması,

12.Rotasyon şeklinde antibiyotik kullanımı,

13.Heterojen antibiyotik kullanım politikalarıdır.

 

II. İnfeksiyon Kontrolü

Antimikrobiyallere  direncin önlenmesi veya azaltılmasında antibiyotik politikaları kadar önemli bir diğer durum da infeksiyon kontrolüdür. El hijyeni, standart önlemler, izolasyon, sterilizasyon ve dezenfeksiyon, hastane temizliği ve invazif girişimlerin uygulanmasında steril teknik kullanımı ödün verilmeden uygulanması gereken  infeksiyon kontrolü stratejilerine örnek olarak verilebilir.   

Sonuç olarak  antibiyotik yönetimi tek başına çözüm olarak kabul edilmemeli, bu stratejilerle birlikte infeksiyon kontrol önlemleri ödün verilmeksizin uygulanmalıdır. Hastanelerdeki antibiyotik yönetimi, toplumdaki antibiyotik kullanımı ve toplumdaki direnç sorunu ile birlikte ele alınmalıdır.

Ayrıca hayvan yetiştiriciliği ve tarım alanında  kullanılan antibiyotikler ve bu alandaki dirençli bakterilerle birlikte, tek sağlık başlığı altında sorunun bütüncül olarak ele alınması geleceğimiz için büyük önem taşımaktadır.